Birbirini hiç çekemeyen ve her fırsatını yakaladıklarında özellikle sosyal medya hesapları üzerinden atışan ünlülerin kimler olduğunu görünce yok artık diyeceksiniz...

KISKANÇLIK NEDİR?

Neresinden bakılırsa bakılsın kıskançlık patlamaya hazır bekleyen bir faciaya yönelik uygun bir tepkidir. Ancak kişi kendini korumak için neden böylesine sancılı bir zihinsel araca başvurur? Kıskançlık akli bir bozukluk da değildir. Öyleyse insanın üzerine ikinci bir ten gibi yapışan böylesi korkunç bir hissin ardında yatan nedir? Yakından bakarsak kıskançlığın özlemi duyulan pek çok temel hisse cevap verdiğini görürüz.

Her ne kadar kıskançlığın çektirdikleri kimilerini psikolojik yardım almaya yöneltse de, bu ürkütücü hastalığın kolayca tedavi edildiğini söylemek zordur. Pek çoğumuz sevdik mi kıskanç olmaz ki. Bu kendiliğinden oluverir. Kıskançlık. Kişiyi hiçbir uyarı sinyali yollamadan, kendi değer ve cazibesinden şüphe ettirmeye başlar. Kişi nirengi noktasını kaybeder ve etrafında dönen dünya aniden sönüverir.

Kız arkadaşıyla ilgili, ‘’ cep telefonuna yanıt vermedi, arayanın ben olduğumu bildiği halde!’’ şeklinde yorumlar yapmaya başlar. Kıskanç bir adam bu güçlü duygunun peşine kapılıp gitti mi, adeta dünyayla bağı kopar, buna odaklanır ve kolay kolay da vazgeçemez. Kıskançlık artık onun için hem aradığı hem de ürktüğü bir heyecan halini almıştır.

Kıskanç insanlar psikanalistler için de zorlu birer muhataptır. Analistin kendi pusulasından medet umarak hastayla birlikte onun yaşadığı tekinsizliklerin içine uzanan çelme ve tuzaklarla dolu bir yolculuğa çıkması ve sonunda hastayı, kıskançlığın onun sevgisiz kaldığı anda benimsediği bir dublör olduğuna ikna etmesi gerekir.

Kişi hiçbir şey hissettirmemektense , çaresizliğin panzehiri olarak kıskançlığı yeğler. Kıskanç erkeğin o sabuklama ve dırdırı sırasında suçlunun ne sevgilisi ne de rakibi değil de. Geçmişinde bir yerlerde kendine ve sevdiklerine güvenini ve umudunu zedeleyen bir an olduğu aklının ucundan geçmez.

Bu, hayatlarının bir yerinde insana cehennem azapları çektiren kıskançlığın kollarına düşmüş sizin ve benim gibi insanların kitabıdır. Buradaki insanlar kariyer sahibi, normal yaşamlar sürdüren ve durumlarının ciddiyetini kavramaya istekli kimselerdir. Onların hikayeleri, daima bir sevgi ilişkisinin orta yerinde patlak veren kıskançlıklarına bakılırsa bu hissin bir sevgi ölçütü ya da onun gerekli bir bileşeni olamayacağını gözler önüne sermekte.

Kıskançlığı tetikleyen şey kişinin kimliği, onun benlik algısıyla bağlantılıdır. Kıskançlığın kökleri kişinin kendisini güçlü, bağımsız ve arzulanır hissettirecek sevgi ve erotizm dolu tepkilerden yoksun kaldığı çocukluk ya da ilk gençlik çağına kadar uzanır. O halde kıskançlık, kişinin çaresiz ve küçük düşmüş hissettiği bir döneme verdiği gecikmeli bir tepki olarak da görülebilir.

Kıskanç erkek aşk ilişkisinde , tıpkı onun iktidarını devirebilecek herhangi bir kaçış girişimi ya da gizli komployu etkisiz hale getirmeye çırpınan bir fatih gibi davranır. Bu durumda elbette ki sevgilinin sözü teminat olmaz! Kıskanç kimse bir başkasına güvenemez. Şüphe eder, kuşku duyar ya da karşısındakinin maskesini düşürme çabasıyla sıradışı aldatma senaryoları kurgular.

Gün gelir ve sonunda gerçek onun bu yanılsamalar tiyatrosuna ve hatalı aşk tanımına yetişiverir. Her şeyi bilmesi ya da tahmin etmesi mümkün değildir. Sevgilisinin ona tam anlamıyla şeffaf olamayacağı da su götürmezdir. Her insanın kendi özel alanına, gizli bahçesine ihtiyacı vardır. Ancak kıskanç kimse için bu durum tahammül edilemezdir. Onun muhatabı üzerinde yüzde yüz hakimiyet kurmaya ihtiyacı vardır.